Futbolda İthal İkameci Politikalar ve Rekabet

     Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) 2013-14 Sezonu Spor Toto Süper Lig Müsabakaları Statüsü’nü belirledi. Statü’ye göre önümüzdeki sezonda kulüpler en fazla 10 yabancı futbolcuyu tescil ettirebilecekler ve sahada bulunacak 18 kişilik isim listesine bu futbolculardan en fazla 6’sını dahi edebilecekler (6+0+4). Geri kalan 4 yabancı futbolcu tribüne gönderilecek. Bir sonraki sezonda kulüplerin kadrolarında bulunduracakları yabancı futbolcunun üst sınırı 8’e, sahaya çıkacakların üst sınırı ise 5’e düşecek (5+0+3).
     Yabancı futbolcu sınırlandırmasının en önemli nedeni olarak milli takımlarımızın başarısızlığı gösteriliyor. Bu iddiaya göre yabancı futbolcuların fazlalığı nedeniyle Türk futbolcular milli liglerde yeterince forma şansı bulamıyorlar ve bu nedenle de tecrübe kazanamıyorlar. Maç eksikliğinin neden olduğu tecrübesizlik nedeniyle yerli futbolcular milli maçlarda uluslararası rekabete hazır hale gelemiyorlar ve böylece milli takımımız uluslararası müsabakalarda başarısız sonuçlar alıyor. Bu uygulamaya Kulüpler Birliği üyesi takımlar itiraz ediyorlar ve yabancı futbolcu sınırlamasının kaldırılmasını en azından mevcut düzenlemelerin (kadroda 10, sahada 6 ve yedek kulübesinde 2 futbolcu, 6+2+2) devam etmesini istyor. Ancak, TFF bu talebe olumsuz cevap verdi.
     TFF’nin düzenlemesi bana çok akılcı gelmiyor. Milli takım düzeyine gelmiş bir futbolcu kendi takımında yer bulamıyorsa, formasını kendisinden daha iyi bir yabancı futbolcuya kaptırıyordur. Öyle ya uluslararası rekabete hazır daha yetenekli yerli futbolcular olsa kulüpler neden tercih etmesinler ki? Kulüpler kendi ulusal ve uluslararası başarıları için kapasitesi daha yüksek ve maliyeti daha düşük futbolcuları her zaman tercih ederler. Örneğin Galatasaray UEFA kupasını aldığında ilk onbirde üç yabancı futbolcu (Taffarel, Popescu ve Hagi) oynatıyordu. Bu tartışmayı spor adamlarına bırakayım ve ben meseleyi kendi mesleki birikimim çerçevesinde değerlendireyim.

Düzenleyici Kurallar ve Kurumlar -Yeniden

2001 finansal krizinden sonra başlatılan yapısal reformlar çerçevesinde “düzenleyici kurumlar ve reformlara” ilişkin ülke gündeminde ne kadar çok tartışma ve çalışma yapılmıştı. Bu tartışmalar politika düzeyinde olduğu kadar akademik çalışmalarda da vücut buldu. Tartışmaların özü şuydu: özellikle eksik rekabetli alanlarda