LIBOR Soruşturmasında Özel Hukuk Kararı

     Daha önce de yazmıştım. LIBOR karteli ile ilgili uluslararası düzeyde soruşturmalar yürütülüyor.Rekabet otoriteleri LIBOR karteli nedeniyle bankalara ciddi yaptırımlar uygularken, ABD’de görülen özel hukuk davasında bankalara sevindirici bir haber geldi. Amerikan özel hukuk davalarının çoğunun görüldüğü Manhattan/New York bölgesi federal yargıcı Naomi Reice Buchwald LIBOR karteli nedeniyle zarar gördüklerini ileri süren davacıların şikâyetlerinin önemli bir kısmını reddetti. Bu yazıda rekabet yazınında sıcak bir tartışma yaratan yargıç Buchwald’ın 161 sayfalık kararını açıklamaya çalışacağım.
     İddialar
     Davacılar, davalı bankaların Mayıs/2007-Ağustos/2010 arasında LIBOR oranlarını bilerek ve isteyerek anlaşmalı biçimde düşük belirlediklerini iddia etmektedir. Bankaların LIBOR oranlarını düşük tutmasının iki gerekçesi bulunmaktadır. Birincisi, bankaların borçları karşılığında ödedikleri veya ödemeyi kabul edecekleri faiz oranları piyasaların bankaların risklilik değerlendirmesinin bir göstergesidir. LIBOR kartelinde bankalar mali yapılarını gerçeğinden daha iyi göstermek için borçlanmayı kabul edecekleri faiz oranlarını gerçeğinden düşük bildirmektedir. Hiçbir banka piyasa ortalamasının üstünde kalmak istemeyeceğinden, bankaların hepsi faiz oranlarını düşük beyan etme özendirimine sahiptir. Bu da kartelin sürdürülmesini kolaylaştırmaktadır. İkincisi LIBOR oranlarının suni olarak düşük belirlenmesi sonucunda davalı bankalar yatırımcılara sattıkları finansal araçlara daha düşük faizler ödediler.
     Sonuç olarak davacılar davalı bankaların LIBOR oranlarını manipüle etmeleri sonucunda sahip oldukları finansal enstrümanlardan önemli derecede zarar ettiklerini belirterek, zararlarının tazmin edilmelerini istediler.
     Buchwald Kararı
     Yargıç Buchwald 29 Mart 2013 tarihinde temyiz yolu açık olmak üzere kararını verdi ve şikâyetleri ve savunmaları antitröst, zaman aşımı ve ABD mevzuatının sınır ötesi uygulanabilirliği açısından değerlendirdi. Zaman aşımı ve sınır ötesi uygulamalar açısından bazı iddiaları kabul etti. Ama antitröst gerekçesinde davacıları üzdü bankaları sevindirdi.
     1890 tarihli Sherman Antitrust Act ticareti engelleyen sözleşmeleri ve gizli anlaşmaları yasaklamaktadır.1914 tarihli Clayton Antitrust Act ise Sherman kanununun ihlal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan zararların tazmini hakkı tanımaktadır. Ancak, Sherman kanununun ihlalinden kaynaklanan bütün zararlar Clayton kanunu çerçevesinde özel hukuk davasına konu ol(a)mamaktadır. Sadece rekabet ihlallerinin neden olduğu zararların tazmini talep edilebilmektedir. Bu çerçevede tazminata konu olabilecek zarar mutlaka davalıların rekabeti kısıtlayan davranışlarından kaynaklanmalıdır.
     Yargıç Buchwald kararında LIBOR faizlerini belirleme sürecinin rekabetçi olmadığını, aksine işbirliğine dayalı bir mekanizma olduğunu belirtmektedir. LIBOR paneline katılan bankalar her iş gününde borçlanma maliyeti tahminlerini BBA’ya teslim etmekte ve BBA’da bu borçlanma maliyeti tahminlerine göre LIBOR faizlerini belirlemektedir. Bankaların gizli anlaşma yaparak iyi niyetli tahminler yerine, borçlanma maliyetlerini anlaşmalı bildirerek LIBOR sürecinde objektiviteyi bozdukları kabul edilse bile, bu işlem davacıların rekabet ihlalinden kaynaklanan bir zarara uğradıkları anlamına gelmemektedir. Karara göre davacıların zararları davalıların “rekabeti sınırlayan davranışlarından” değil “manipülatif faaliyetlerinden” kaynaklanmaktadır. Karar çerçevesinde, davacıların davalıların yanlış davranışları nedeniyle zarar görmeleri, tazminat talep etme hakkına sahip olmalarına tek başına yeterli değildir. Zarar aynı zamanda davalıların rekabeti sınırlayan davranışlarından kaynaklanmalıdır. LIBOR oranlarını belirleme süreci işbirliğine dayalı bir mekanizma olduğundan burada bir rekabet ihlali bulunmamaktadır. Clayton kanunu çerçevesinde davacılar sadece rekabet ihlallerinden kaynaklanan zararların tazminini talep edebileceğinden davacıların şikâyetleri kabul edilmedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder