Özelleştirme, Kamu Düzenlemeleri ve Rekabet

     Bugünlerde kamu düzenlemeleri ve rekabet arasındaki ilişkiyi Türkiye ekonomisinin son 50 yılı açısından incelemeye çalışıyorum.
      İlk izlenimlerimi ve tam üyesi olmaya aday olduğumuz AB'nin bu konulardaki politikalarını paylaşmak istiyorum.
      Türkiye de (maalesef) yerleşik serbest (liberal) piyasa ekonomisi anlayışı, devletin her şeyden elini eteğini çekmesi ve özel sektörün daha çok yatırım/ticaret yapması (para kazanması) üzerine kurulu.


     Bu yaklaşımın bir sonucu olarak özelleştirme önemli bir politika aracı olarak ortaya çıkıyor. Her şeye rağmen daha çok özelleştirme yaklaşımı ise özel sektörün devletten daha iyi (az) çalışacağını (hata yapacağını) kabul ediyor. Yani, aynı eğitimi alanların aynı okullardan mezun olanların ve aynı kültürü paylaşanların, devlet ile karşılaştırıldığında (farklı işleyişi nedeniyle) özel sektörde daha iyi işler yapacaklarına a priori olarak inanılıyor. Bu anlayış zaman içerisinde mutlakıyet kazanıyor ve piyasalarda rekabeti geliştirmeye yönelik kamu düzenlemelerini önerenler bile zaman zaman köhne devletçi anlayışın üyesi olmakla itham ediliyor (Soldan gelen "neoliberal" salvoları da artısı).
     1990’lı yıllarda AB üyesi ülkelerin kamu iktisadi teşebbüsü niteliğindeki havayolu şirketleri büyük ekonomik kayıplar yaşıyordu. AB Komisyonu havayolu sektöründeki ekonomik durumun analiz edilmesi ve gelecek için politika önerileri geliştirilmesi amacıyla 1993 yılında bir uzmanlar komitesi oluşturdu (Comité des Sages). Komitenin nihai raporu 1 Şubat 1994 yılında yayımlandı. Raporun önerileri özetle şunlardı:
      § Normal ticari uygulamalar ile bağdaşmayacak şekilde havayolu şirketlerine devlet yardımı sağlanmamalıdır;
     § Havayolu şirketlerine yapılacak yardımlar sektörün rekabet gücünü artırmayı hedeflemelidir;
     § AT Antlaşmasının rekabete ilişkin hükümleri havayolu sektöründe de etkili biçimde uygulanmalıdır;
     § Havayolu sektöründe yeniden yapılandırmalarda özelleştirme uygulamalarına da yer verilmelidir.
     AB Komisyonu Komite raporunu genelde olumlu bulmuş, özellikle rekabet düzenlemelerinin havayolu sektöründe de etkili biçimde uygulanması için bir rehber hazırlamıştır. Ancak, AT Antlaşması mülkiyet konusunda yansız olduğundan (m. 345), yani üye devletlere özel ve kamu işletmeciliği konusunda bir zorlama getirmediğinden AB Komisyonu Komitenin “özelleştirme” önerisini değerlendirmeye almamıştır. Özelleştirme yerine, devlet yardımları dâhil rekabet kurallarının kamu ve özel teşebbüslere eşit ve etkili biçimde uygulanmasının sektörde etkinliğin artmasına yardımcı olacağı kabul edilmiştir.
     Aslında 200-01 krizinden sonra Türkiye’de uygulamaya konulan yapısal/düzenleyici reformların amacı da kamu düzenlemeleri aracılığı ile piyasalarda rekabetin geliştirilmesi ve korunmasıydı. Ama bugünden geriye dönüp bakıldığında bu amacın özelleştirme politikaları ve uygulamalarının yanında çok nahif kaldığı görülmektedir. Mülkiyet haklarının ve rekabetin korun(a)madığı bir ekonomiye nasıl serbest piyasa ekonomisi denilecek? Bunu da ben anlamadım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder